Mersin’de İttifak mı Vahap Seçer mi
Belediyecilikten iktidara gidildiğini, geçmiş tarihimizde tüm vatandaşlarımız şahit oldu. Eğer bir partinin belediyeleri çalışmıyor, halktan yana tavır sergilemiyor, sadece kendi yandaşlarının kalkınmasına yönelik çalışırsa o parti asla iktidara gelmez. Çünkü vatandaş, belediye yönetmenin bir üst kademesinin ülke yönetimi olduğunu bilir, ona göre sandıkta tercihini yapar.
Yaklaşık 1 yıl önce köşe yazımda hanelere inmek çok mu zor başlıklı yazımı yayımlamıştım...
Siyasetçiler, haneleri bir kenara bırakarak, yol, köprü, üst geçit, alt geçit yaparak halkın istek ve beklentilerini karşıladıklarını sanarak veya aldattıklarını zannederek, bir de üstüne üstlük bu ayıplarını bir maharetmiş gibi halkın parasını gereksiz reklama vererek tüm şehri kendi fotoğraflarıyla süslerlerdi halen süsleyenlerin var olduğu gibi...
Kısaca, bir iktidar gitti, diğeri geldi hep Türkiye’de. Zaten bu yönetmenin tabiatında var. İnsanoğlu değişiklik ister, en güzelini bulmak için.
Son 20 yıldır, şu andaki iktidarın başa gelmesinin tek nedeni; vatandaşların önceki siyasetçilere tepkisi idi. İnsanların örtüsü, elbisesi, sakalı, namazına, Allahı’na karışılması idi. Bunu çok iyi işledi, sürekli gündem de tuttu. Bu süre zarfı içerisinde yeri ve zamanı geldiğinde bu mağduriyeti tekrar gündemde tutarak kendisini canlı tutabiliyordu.
Artık insanlar, rahat rahat istediği gibi giyiniyor, ibadetlerini yapmaya gidiyor, askeriyede, okulda, üniversitede, çarşıda, pazarda, resmi kurumlarda hiçbir sorun kalmadı.
İnsanlar, artık korkmadan ben aleviyim, ben kürdüm, ben Hiristiyanım, ben Yahudiyim, ben Deistim, ben Yezidiyim, Ben Komünistim, ben lezbiyenim, ben geyim diyebilmekte.
Evet herkesin dini ve düşüncesi kendine. Allah isteseydi herkesi aynı dine mensup aynı kişiliğe ve karekterde insanlar yaratırdı olur biterdi.
Ayette olduğu gibi benim dinim bana sizin dininiz size.
Yüce Allah, akıl vererek insanları özgür bırakmış, dileyen dilediği dine, düşünceye inanabilir.
Öyle bir özgürlük oluştu ki, bir vekil, çıkar, Kur’anı Kerim Suresi ile dalga geçerek bakara makara der Büyük Elçi olur.
Öyle ya, herkes din konusunda özgürlük anlamında dilediği ferahlığa ulaştı. Ulaştı ulaşmasına da,
20 yıldır ekonomiden dolayı, fakirlik aldı başını gitti, durdurulamadı.
Sürekli halka dayanın, az kaldı, kemerlerinizi sıkın bitti bitecek derken, şimdi de ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz, sabredin derken, fakirlik geldi ve çattı.
Fakirlik İslam’dan kaynaklı bir eksi değildir. Aksine İslam fakirleşmeyi asla kabul etmez. Bakın bu konuda, Büyük Düşünür Ali Şeriati ne diyor.
Benim inandığım din, fakirliği teşvik eden din değil, fakirliği küfre götürme ihtimali olan bir durum olarak kabul eden bir dindir. Hz. Peygamber, Hz Ali’nin en büyük öğrencisi Ebuzer şöyle demektedir: “evin bir kapısında fakirlik girdi mi, diğer kapısında çıkan din olur!
Artık, insanların hanesine fakirlik kapıdan girdi ve din pencereden çıktı.
Tüm yöneticiler iyi bilir ki halkla baş edilmez. Halkların dinine, elbisesine, giyimine düşüncesine karışmayacaksın, zaten de demokrasi ülkesinde değil miyiz ki.
Siyasetle uğraşanlar, zenginleştikçe zenginleşti, halk faiz ve enflasyon karşısında fakirleştikçe fakirleşti.
İktidar vekili çıktı dedi ki, ‘benim vatandaşım kuru ekmek yer ama yine aç yatmaz.’’
Derken, halka kuru ekmeği bir lütufmuş gibi sunuyor.
Bir diğeri, ‘’her evde araba var, tüm aile bireylerinde akıllı telefonlar var. Millet fakir değil’’
Derken, halkta araba ve telefonun var oluşunu lüks gördü.
Bir diğeri, ‘’restoranlara gidiyorum dolu, tatile gidiyorum tıklım tıklım hani fakirlik ‘’
Derken, kendisinin yediği yemeği ve yattığı yeri vatandaşlara zül gördü.
Bir diğeri polise şerefsiz çemkirme der, polisleri görevden aldırır. Kendisinin sayesinde vekil olan vatandaşları hor görür, kendisini vatandaşlardan üstün görür.
İktidar partili Akdeniz Belediye Başkanı Mustafa Gültak, ‘’eğer halk ekonomiden dolayı intihar etseydi, ülkenin yarısının intihar etmesi gerekirdi’’
Derken, yokluğu ve fakirliğin diz boyu olduğunu itiraf etti.
Hatasını anlayınca da meclis konuşmasını hem de özel TV kanalının resmi sayfasından sildirdi. Sormak lazım neyin karşılığında silindi. Elbette yine halkın parası verilerek.
Bir diğeri, iktidar yanlısı gazeteci, dolar 20 lira da olsa, bu halk yine oy verir diyerek, halkı enayi yerine koymaya çalışır.
Bir diğeri, iki iktidar yanlısı gazeteci konuşurken, biri dolar piyasayı etkiledi derken, diğer gazeteci sahi seni de etkiledi mi diye sorunca, yok ya demesi akıllara durgunluk veriyor.
Sizleri neden etkilesin ki, siz kendinizi halktan mı sayıyorsunuz!
Bu ülkede bir halk var birde halkı sömürenler var. Yoksa ekonomik anlamda bu uçurum olmazdı zaten.
Bre vekil ve siyasi rantçılar! Bir eliniz yağda bir eliniz balda, siz ne anlarsınız halkın ekmek bulamayışından. Vicdanınıza sorun! Yaptığınız işten ve vekillik maaşının haricinde kaç yerde yönetim kurulunda olduğunuz için para alıyorsunuz. Hem bu aldığınız paralar öyle asgari tarifelerden de değil. Hatta siz para nedir bilmezsiniz çünkü kredi kartınızdan çekilir, fiyat bile sormazsınız yani para nedir bilmezsiniz çünkü Sizde fazlasıyla mevcut olduğundan paranın bir ehemmiyeti yoktur.
İşte bu nedenle Mersin büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, hanelere inmeyi başardı.
Vatandaşların, temel ihtiyaçlarından başlayarak, unundan ekmeğine, gıda yardımına, çocukların okul harçlığından, sütüne, çamaşır yıkamaktan ektiği ürünlerin gübrelenmesine kadar yardım etmeye başladı.
Kimsenin dinine, diline, örtüsüne, sakalına, ideolojisine bakmadan insan değerli bir yaklaşımla, tam da insanca yaklaşarak hanelere inmeyi başardı.
Başkan Seçer, hizmet ettikçe, iktidar partileri, halkın tarlasına, hazine arazisine ve orman arazisine halka rağmen göz dikti.
Başkan Seçer, hizmet ettikçe, her belediyenin hakkı olan borçlanma yetkisini elinden aldılar.
Başkan Seçer, hizmet ettikçe, Mersin iktidar belediyeleri, özellikle Akdeniz Belediyesi devletin yaptığı hizmetleri kendi hizmetleriymiş gibi anlattı. Hem de halkın gözlerinin içine baka baka halkı kandırabileceğini zannederek.
Ama bu halk 20 yıl öncesinde, vatandaşlarımızın düşündüğü gibi düşünmediğini aklemeden.
Vatandaş, ne istediğini biliyor artık, galeyana gelmiyor, din üzerinden, mezhep üzerinden, ideoloji üzerinden siyaset yapmak istemiyor.
Halk ekmek istiyor, aş istiyor, başını sokacak bir ev istiyor, aynı zamanda vatandaşın dinine, sakalına, giyimine, mezhebine ideolojisine karışmayacak erdemli yöneticiler istiyor.
Vatandaş, Başkan Seçer’den memnun, memnun olmasına memnun da bu seferde Başkan Seçer’e meclisteki iktidar kanadı bu senin görevin değil, valilik ve kaymakamlığın görevi diyerek, halka yaptığı yardımları çok gördü ve karşı çıktı.
Ah başımıza gelenler, vah başımıza gelenler. Bu günlere de mi kalacaktık Allah aşkına!
Vatandaşların, Mersin’de iktidar partisi ve ortağının, özellikle 10 Cumhur İttifakı Belediyelerini cezalandırarak, Cumhuriyet Meydanı’nda yaptığı mitingde halk, tüm bu gelişmeler karşısında, tepkisini ortaya koyarak, meydanda daraltılmış alanı bile doldurmaz iken, Başkan Vahap Seçer’in yaptığı hizmetler, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da gözünden kaçmadı.
İşte bunun içindir ki, iktidara giden yol, Vahap Seçer’den geçer diyerek, Milletin Sesi mitingini ilk olarak Mersin’de yaptı.
Başkan Seçer, yaptığı hizmetlerle halkın meydana gelmesini sağladı hem de uçsuz bucaksız alan dolduğu gibi, ara sokaklar ve caddeler tıklım tıklım ve Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nu Mersin’den mutlu ve umutlu bir şekilde halka seslenişini sağlayarak hem misafir etti hem iktidar inancını motive etti.
Ana muhalefet, daha önceki halka bakış açısını değiştirir, şu andaki söylemlerini içten ve samimi söylediğini halka aksettirmeyi başarabilirse ve halk inanırsa buyurun Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’den iktidara olan ilk adım şimdiden hayırlı olsun.