Aileler ülkenin konuşan dilidir
Muhalefetin büyük Türkiye yararına eksikleri dile getirmesi, vatandaşın yanında durması, iktidara ülke ve vatandaş yararına yapılması gerekenleri güçlü ve gür bir seda ile dillendirmesi Türkiye’nin daha güçlü olması için vazgeçilmez bir durumdur.
İktidarda koltuk sevdalıları, makam ve mevkilerini kullanarak, yaptıkları yolsuzlukları saklamak için kendilerini eleştiren muhalefeti, sürekli bir terör yaftasıyla damgalamak, ülkenin ve vatandaşın yararına değil aksine vatandaşı kutuplaştırır ve aynı ülkenin insanlarını birbirine düşman kılar. Bu durum da bugüne kadar ki ülke kazanımlarını ya siler ya da önceki darbelerde görüldüğü gibi 50 yıl geriye götürür.
İktidar, su ve toprak gibi olmalı. Kendisine eleştiri yapıldığında, hazmedip eksiklerini gidermeli ve yoluna daha sağlam adımlarla devam etmeli. Güç bende benim dediğim dedik, anlayışıyla bir iktidar ancak zalimce bir davranış sergilemiş olur. Böyle olunca da seçimlerle her gelen iktidar güç bende dediğim dedik anlayışı ile devam eder. Bu durum da, bizi kurumsallaşmış devlet anlayışından uzaklaştırır.
Muhalefet sürekli ve her zaman, iktidarın yaptıklarını an be an takip etmeli, ülkenin harcanan bir kuruş liranın hesabını sormalı, yapılan hizmetlerin maliyetini hesaplayıp fazla verilen paranın hesabı her zaman sormalı.
Yapılmayan ve eksik yapılan tüm hizmetleri bir an önce yapılması ve tamamlaması için iktidara seslenmeli ve vatandaşı bu konuda bilgilendirmeli.
Muhalefet de, iktidardaki gibi asla makam ve mevki için, hırsına yenik düşmemesi için kontrollü bir mekanizma içinde mücadelesini sürdürmeli.
Hırsı ve makam için konuşanlar siyasette dinlendirilmeli, yerine vatan ve halk için mücadele eden genç ve dinamik aktörler getirilmeli.
Her şeyin başı eğitim diyoruz, çocuklar geleceğimiz diyoruz. Liseyi bitiren bir genç, ne tam bir meslek sahibi oluyor ne de bir dil öğrenebiliyor. Sorarsanız, güya bir meslek dalında eğitim almış veya yabancı dil görmüş. Koskoca bir çocukluk ve gençlik dönemi tam tamına 12 yıl heba.
Bir insanın 12 yılı boşuna geçtikten sonra, başka bir şey konuşmaya gerek yok sanırım.
Aileler, akşam olunca tek konuları faturalar oldu. Hangi fatura ne kadar gelmiş, nasıl ödeyeceğiz diye konuşuyorlar. Bunu gören ve duyan çocuklar babalarını zor durumda bırakmamak için, uzaklarda hüngür hüngür ağlamakta, bir simit ve bir çay içecek harçlık istememekte.
İktidarın, muhalefetin veya köşe başlarını tutan makam ve mevkilerin rantçıları ise bunlardan habersiz olduğu ve bunlarla asla aynı havayı solumadığı, kendisini efendi vatandaşları köle mantığıyla gördüğü için, bu halkı anlayamazlar anlamak istemezler. Bu tür insanlar zamlardan da asla ve katiyen şikayetçi olmazlar olmuyorlar da. Çünkü bunlar tüyü bitmemiş yetimin hakkını kendilerine helal gören anlayışıyla hareket eden zavallı ve esfeli safilin (İslam anlayışına göre bir kişinin düşebileceği en aşağılık mertebedir.) kişilerdir.
Erdemli, ahlaklı, kişilikli, insanların hür vicdanına, diline, rengine ve dinine karışmayan dürüst siyasetçilerin hiç durmadan, dinlenmeden, ülkenin, halkların yararına muhalefetini ısrarla yapmalı ve siyasi parti kadroları veya resmi kurumlar ziyaret edilerek değil, sadece aileler evlerinde ziyaret edilerek çok güzel sonuçlar çıkacaktır. Aileler bir ülkenin gerçeğidir, hakikatıdır, konuşan dilidir.
Aileler aç, aileler susuz, aileler sebzesiz, aileler gıdasız, aileler bir kuru ekmek için saatlerce kar kış demeden sıra beklemektedir. Aileler darmadağınık, velhasıl buyrun hastanelere sorun hastayım diye doktora giden vatandaşların kaçta kaçına Anksiyete Bozukluğu teşhisi konuluyor! Ey vicdansızlar! bu halkın sesini duyun. Duymamazlıktan gelirseniz, inandığınız din ve ideolojileriniz karşısında mahçup ve zelil olacaksınız, bundan kurtuluşunuz asla olmayacaktır.